DEKLARASYONDUR

22 Nisan, 2014
8634


DEKLARASYONDUR

Değerli meslektaşlar, hepinizin bildiği gibi Nisan ayının 11-12-13 tarihlerinde TMMOB Mimarlar Odası Genel kurulu yapıldı. 
     

Genel kurulun; Ülkenin sancılı ve tarihte eşi benzeri görülmemiş ittifakların oluştuğu bir yerel seçimin ardından yapılmış olması anlamlı ve önemliydi. Bizlerde önemli mesajların çıkacağı bir kongre olacağı ümidiyle delegelerimizle birlikte Diyarbakır’dan Ankara’ya akın ettik. Fakat Türkiye genel siyasetinin küçük bir kopyası olan genel kurul, bizim açımızdan toplumda ön açıcı politikaların konuşulduğu ve tartışıldığı bir platforma dönüşemedi ne yazık ki. Ve bu genel kurulda gördük ki AKP hükümeti Türkiye’de ana muhalefeti dizayn etme noktasında ne kadar başarılıysa, biz sivil ve anayasal kurumları da dizayn etmekte aynı ölçüde başarılıymış. Çünkü ülkenin en önemli sivil toplum dinamiği olan Mimarlar Odası kendi genel kurulunda ülkenin içinde bulunduğu süreci göz önünde bulundurarak bir çıkış politikası geliştiremedi.
      

Toplumun vicdanı konumundaki, TMMOB ve Mimarlar Odasının bu süreçteki duruşu bizler için çok önemliydi. Ancak; ülkenin her karış toprağına rant gözüyle bakan ve bunu TOKİ eliyle gayet profesyonelce pazarlayan bir iktidarın karşısında duracak bir muhalefet olmadığı gibi, bu süreçleri fitilleyecek sivil toplum örgütlerinin de olmayışını bu genel kurulumuzda bir kez daha görmüş olduk. Genel kurul süresince, son yıllarda önemli bir toplumsal kıvılcım olan “Taksim Direnişi”ne övgüler yapmaktan, toplumsal mücadele alanıyla ilgili yeni bir slogana ihtiyaç olduğuna bile vurgu yapılmadı. “Her yer Taksim her yer direniş” sloganı, geleceği sağlıklı bir şekilde inşa edeceğimiz bir slogan olamadığı gibi, içi boşaltılmış bir sloganın ötesine de geçemedi. Gezi olaylarında katledilenler için ayrıca bir saygı duruşu yapılamadı. Ülkedeki toplumsal mücadele, salt “Taksim direnişi” olarak görüldüğünden, Kürdistan coğrafyasında yaşanan devlet terörüyle ilgili ve hatta “unutursak kalbimiz kurusun” dediğimiz Roboski katliamından bile bahsedilmedi. 
     

Genel kurul öncesinde herkesi kapsayan kucaklayan bir MYK oluşturmak için aday belirleme toplantıları yapıldı. Sayısız toplantılar sonucunda genel bir konsensüsle Diyarbakır şubeden de bir Kürt delegenin yer aldığı 7 kişilik anahtar liste oluşturuldu. Ülkede oluşan siyasi atmosferi de gözeten Diyarbakır kendi bölgesindeki şube ve temsilciliklerin desteğini alarak oda tarihinde ilk defa, yedi kişiden oluşan Merkez Yürütme Kurulu’na Necati PİRİNÇÇİOĞLU’nu aday gösterdi. Ancak, listenin oluşmasında rol oynayanlar, adaylarına sahip çıkmadılar. Seçim günü anahtar liste oluşturup delegelerine dağıtmadılar. Diyarbakır’ın, sizlere emanet ettiği aday sanki başka bir ülkeden ithal edilmiş bir aday muamelesi gördü. Bu anlayış ülkeyi bölmüş, ırkçı, ulusalcı ve milliyetçi anlayışın odamıza egemen olduğunu kanıtlamıştır.

Siz sayın İstanbul delegasyonu ve siz sayın Ankara delegasyonu ve Konya ve Balıkesir ve Kayseri ve Antalya ve diğerleri… Bize seçim kaybettirmediniz…


Siz ilkel ve milliyetçi duygularla bir örgütü, halkın değerleri yanında olması gereken yani SOL’da olması gereken bir örgütü, bir sivil toplum kuruluşunu kaybettiniz. Fakat “solcu” olan örgütümüz bir gecede aslında ne kadar da sağda olması gerektiğinin bilinciyle ve hatta bize göre ırkçı yaklaşımla bir sonuç ortaya çıkarmıştır.

Bu sonuç örgütün en büyük sorunu olmalı ve örgüt kendini hızla gözden geçirmelidir. CHP politikalarının devamı şeklinde gelişen bir örgüt, kamunun vicdanı olamadığı gibi, üyesinin vicdanında da aklanma ihtiyacı olan bir örgüt olmuştur.

Bizler bölge adına bu denli ayrımcı davranan, bu sağ sekter karakteri gösteren örgütün bir parçası olmaktan mimarlar adına utanç duymaktayız.

Kürsüye çıkan her meslektaşımızın, mücadelenin alanlarda ve sokakta olduğunu söylemesi en çok bölge delegasyonunu heyecanlandırmıştır. Sonuç gösteriyor ki, hep sol gösterip sağa kazandırmak politika haline gelmiştir. Alanların, meydanların ve mücadelenin dilini çok iyi bilen bölge şubeleri olarak, sizlerin söylemlerinize değil icraatlarınıza değer biçeceğimizi bir kez daha ve fakat son bir kez daha hatırlatırız.

Bütün bunların ışığında seçilen yöneticiler, örgütü masaya yatırıp örgütün var oluş sebeplerine hizmet edecek şekilde dizayn etmelidirler. Aksi takdirde bölge MİMARLARI sizlerle aynı hedeflere yürüyemeyecek ve o güveni hissetmeyeceklerdir. “Her yer Taksim her yer direniş” demekle her yer park ve orman kalamıyor ne yazık ki. Diyarbakır’ın mücadele geleneğini göz ardı ederek politika yapanların son durağı ulusal, ırkçı ve milliyetçi bir cephedir.
Bizler böyle bir cepheye ihtiyaç olmadığını, ihtiyaç duyanlarla aynı çatı altında olmayacağımızı deklare ediyoruz.

Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi ve Delegasyonu