Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözümüne dair

24 Ağustos, 2011
8098

BASINA VE KAMUOYUNA

Kürt sorunu iki yüz yılı aşkın tarihi ve son 30 yıllık çatışmalı süreçle, çözümsüz bir şekilde, gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir. Kürt sorunu tarihsel, siyasal yönleri olan bir sorun olmasına rağmen bir güvenlik sorunu olarak algılanmış ve sorunun çözümü konusunda bu güne dek izlenen tek yol şiddet olmuştur.

Kürt sorununu şiddet temelinde çözmeye çalışmak bugüne kadar ülkeyi kaosa sürüklemekten başka bir işe yaramamıştır. Halkları karşı karşıya getirmiş, kırkbin insanımızın hayatına mal olmuş, onyedibin faili meçhul cinayet, boşaltılan binlerce köy, cezaevlerine doldurulan onbinlerce insan ve yüzmilyarlarca dolarlık maddi kayıpla açıklanan bir trajedinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Sorunun çözümsüzlüğe sürüklenmesinin en önemli nedeni olan şiddetin tartışıldığı, soruna demokratik yol ve yöntemlerle çözüm bulma imkanlarının her zamankinden daha güçlü olduğu bir dönemde, şiddet anlayışının yeniden hakim hale geldiğini gösteren yaklaşımlar bizleri derinden kaygılandırmaktadır. Nitekim son günlerde ülke gündemini en çok meşgul eden konu, sınır ötesi ve içeride yapılan askeri operasyonlar, çatışmalar, ölüm haberleri ve bunların sonucu yıkılan, dağılan aileler, kin ve gözyaşı olmuştur. Toplum olarak bütün bunların maddi ve manevi maliyetlerini çok yüksek bedellerle ödüyoruz. Küresel mali krizin etkilerinin Türkiye’de de hissedilmeye başlandığı bu dönemde sınır ötesi ve sınır içinde düzenlenen operasyonlarla yürütülen savaş ekonomisi Türkiye’yi krizin ortasına sürüklemekten başka bir işe yaramayacak; bu sürecin sonunda kan, gözyaşı, ölüm ve birlikte yaşama olan inancın ortadan kalkması dışında bir fayda sağlamayacaktır.

Gün artık tarihten ders çıkarma günüdür. Ancak, Kürt sorununun demokratik yol ve yöntemlerle çözümüne dair ciddi tartışmaların yürütüldüğü bir dönemde, sorunu yeni bir şiddet sarmalının ortaya çıkmasına neden olacak politikalarla çözme arayışına girmek maalesef tarihten gerekli derslerin çıkarılmadığını göstermektedir. Güvenlik kaygısıyla yürütülen süreçlerin sorunları çözmeye yetmediğinin anlaşılması için kırkbin insanımızın daha hayatını yitirmesi mi gerekmektedir? Artık kabul edilmesi gereken tek bir gerçek vardır: Kürt Sorununu bugüne kadar çözemeyen silahlar bugünden sonra da çözemeyecektir.

Artık sorunun şiddet yoluyla çözüleceğini düşünen anlayışın sahiplerinin yürüttüğü politikalara karşı sessiz ve ölümlere seyirci kalınmamalıdır. Hiçbir çatışma ve ölüm haberi almayacağımız, bir arada yaşayabilmenin kalıcı şartlarının oluştuğu bir döneme girilmesi için herkes ve her kesim tarihsel, vicdani ve insani bir sorumlulukla hareket etmelidir. Kürt sorununun çözümünün biricik yolu barıştır ve barışçıl bir sürecin önünü açacak kararlı politik adımlara ihtiyaç bulunmaktadır.

Bu bağlamda Kürt sorununun, halkın talepleri dikkate alınarak demokratik, barışçıl yöntemlerle çözülmesi; halkların kardeşçe, birlikte, eşit ve özgür bir şekilde yaşayacakları ortamın yaratılması, anayasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte halkın müreffeh bir yaşam standardına kavuşmasını sağlamak üzere, bilgiyi, üretimi ve planlı kalkınmayı hedefleyen bir anlayışla sosyo-ekonomik gelişmenin sağlanması gerekmektedir.

Bu çerçevede AKP hükümetini;

  • Çözümsüzlüğe hizmet edecek olan anlayıştan ve çözümü sınır içinde ya da dışında operasyon yapmakta gören yaklaşımdan vazgeçmeye; barış ortamının tesis edilmesinin sağlanması açısından, çatışmasızlık ortamının gelişmesini sağlayacak tedbirler almaya,
  • Savaşın dilini reddederek barışın dilini geliştirmeye; ötekileştirici, suçlayıcı, aşağılayıcı söylem ve yaklaşımlardan kaçınmaya,
  • Toplumsal yaşama katılım sağlayacak, ayrımsız siyasal bir genel affı içeren bir hukuksal düzenleme yapmaya,
  • Başta çoğulcu, toplumcu, özgürlükçü ve demokratik bir anayasanın hazırlanması olmak üzere Türkiye’de halkların kendini özgür ve eşitlikçi bir temelde ifade etmesini sağlayacak düzenlemeleri yapmaya,  
  • Kürtçenin ve diğer etnik dillerin anadil olarak eğitim kurumlarında ve yaşamın diğer alanlarında kullanılabileceği düzenlemeleri yapmaya,
  • Demokratik yaşamı eksiksiz bir biçimde tesis etmeye davet ediyoruz.

Yaşanan süreç ülkenin ve halklarımızın geleceğini belirleyecek önemde bir süreçtir. Ya Kürt sorununu çözmüş, kendi insanıyla barışık, kardeşçe yaşanan bir ülkede huzur ve mutluluk dolu bir geleceğe; ya da acının kanın ve gözyaşının egemen olduğu bir ülkede karanlık bir geleceğe yol alacağız. Bu nedenle herkesi ve her kesimi acil duyarlılık göstererek süreci demokratik zemine çekmek için çaba içerisinde olmaya, iktidarı da halklarımıza acı getirecek politikalardan uzak durmaya davet ediyoruz.

TMMOB DİYARBAKIR İL KOORDİNASYON KURULU