KURUMSAL BELGELER IŞIĞINDA “KENTSEL DÖNÜŞÜM” Diyarch'tan...

04 Eylül, 2010
8248

KURUMSAL BELGELER IŞIĞINDA “KENTSEL DÖNÜŞÜM” :
NEDİR ? NE DEĞİLDİR ?
Emre Madran
GİRİŞ

Ülkemizde zaman zaman hatırladığımız mekan tanımları vardır. Afetlerden sonra aklımıza düşen afete duyarlı alanlar, jeolojik sakıncalı alanlar, kıymetini bir türlü bilemediğimiz tabiat parkları (genellikle mangal yapılacak mesire yeri olarak bilinir) ve içerdikleri endemik bitkiler; doğal hayatı koruma alanları, sulak alanlar (bataklık sanırız ama değildirler). Bazıları da ilk kez gündeme düştüğü için düşen bir “şey”in yarattığı şaşkınlığa neden olur. 1973 yılında kabul edilen 1710 sayılı yasayla “sit” tanımı geldiğinde birçok yönetici şaşırmış, oldukça tek düze giden bir ”eski eser yaşamı” nın neden böyle yabancı bir sözcükle rahatsı edildiğini anlayamamıştır. Hatta fay hattının zararlı olması nedeniyle kasaba dışına taşınması için bir kasabada Belediye Meclis Kararı alındığı, masalı da aşan bir gerçeklikle anlatıla gelmektedir.

Oysa bugün “sit”, “fay hattı”, “eko sistem” artık “hamburger” kadar günlük yaşamımızda yer alan sözcüklerdir. Mekansal dağarcığımızın “zaafiyet” e uğramaması, ülke gündeminin boş kalmaması vb. istenmeyen durumlar ise yeni tanım ve terminolojilerin bulunmasına bağlıdır. Günümüzün popüler söylemi ise “kentsel dönüşüm “  ve “kentsel yenileme” dir  . Bu iki deyim 2000’li yılların başından itibaren başta ilgili kamu kuruluşları olmak üzere, akademik kuruluşların ve zaman zaman Parlamento’nun gündemini işgal etmiştir ve etmeye devam edecektir. Özellikle kentsel dönüşümün tanımı, kapsamı ve süreçlerine ilişkin oldukça zengin bir “literatür” oluşmuştur. Ancak yine de bu iki kelimenin anahatlarıyla da olsa neyi anlatmak istedikleri, üzerinde görüş birliğine varılamayan bir konudur.

Bu kısa yazı, en yeni, en doğru ve tüm taraflarca tartışmasız kabul edilecek bir tanım, kapsam ve süreç oluşturma mucizesi peşinde değildir. Anlatılmaya çalışılan, kurumsal belge, bilgi ve söylemler kaynak alınarak kentsel dönüşüm’ün değişik tanımlarını vermek ve yine bu kaynakların analizi ile bazı temel ilke ve yaklaşımları saptamaktır.

KURUMSAL BELGELERDE KENTSEL DÖNÜŞÜM

“Kentsel Değişim” ve onun ayrılmaz parçası olan kimi başka tanımları kurumsal belgelerden incelemek oldukça kolaydır. Çünkü 2000’li yılların başından bu yana adında “dönüşüm” sözcüğü yer alan oldukça zengin bir kurumsal belge arşivi oluşmuştur. Bu kurumsal belgeler aşağıda kronolojik bir sırayla ele alınacaktır.

1. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü tarafından 2004 yılında “KENTSEL DÖNÜŞÜM KANUN TASARISI TASLAĞI “ başlığı ile bir metin hazırlanmıştır. Yasanın amacı 1. maddesinde, “tüm yerleşim alanlarının, bilim, teknik ve sanat kurallarına uygun sürdürülebilir gelişme ilkesi doğrultusunda, sağlıklı ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulması, afete duyarlı, kentsel standartlara uygun olarak kullanılmasına yönelik iyileştirme, tasfiye ve yenilenmesini sağlamak amacıyla, ilgili idare eliyle yeni yerleşim ve gelişim alanları açmak, ucuz yapı ve arsa üretmek üzere, toplumsal katılıma dayalı, düzenleme ilke ve esasları ile bunlara ilişkin uygulama yöntemlerini belirlemek” olarak verilmiştir.

Bu amacın gerekçesi ise “Ulaşım, oluşum ve gelişim açısından kentin işlevsel ve yaşamsal standartlarını oluşturan bazı şehir merkezleri, tarihsel süreç içerisinde, sosyal ve kültürel doku açısından zarar görmüş, özelliklerini kaybetmiş, çöküntü alanları haline gelmiş, şehrin ve şehirlinin can ve mal güvenliğini olumsuz etkileyip tehdit eder bir duruma gelmiştir. Bu tür alanların kentin gelişimine uygun olarak geçmişten gelen özellikleri ve mevcut kültürel miras değerleri de göz önüne alınarak, restore ve yeniden inşa edilmesi, konut alanları, ticaret alanları, turizm ve kültür alanları, sosyal donatı gibi alanların oluşturulması sağlanarak bu alanların kente, kentliye ve ekonomiye kazandırılması gerekmektedir. Aynı zamanda yıkıntı ve çöküntü alanı haline gelmiş olan bu tür bölgeler deprem riski açısından da çok büyük bir tehlike arzetmektedir. Tarihsel süreç içerisinde yapısal, işlevsel, kullanım ve kültürel özelliklerini kaybetmiş bu alanların çağdaş kent ve çağdaş yaşamsal özelliklerine kavuşturulması açısından acil olarak yenilenmesi “ olarak tanımlanmıştır. 

Bu taslakta da, uygulamada nasıl bir araya gelecekleri bilinmeyen, hazırlanmalarında kullanılacak yöntem tanımlanmayan, o güne değin kullanılan planlama pratiğine yabancı “tasfiye”,”iyileştirme”,”kentsel dönüşüm” gibi alanların tanımları verilmekte, kentsel dönüşüm alanı içinde tasfiye ve iyileştirme alanlarının da yer alabileceği belirtilmektedir. Taslağın gerekçesi ise maddelerden daha açıklayıcı değildir.

2.1.3. 2005 tarihinde hükümet tarafından TBMM’ye sunulan “KENTSEL DÖNÜŞÜM VE GELİŞİM KANUN TASARISI” nın amacı, “büyükşehir belediyeleri,büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri ve İl belediyelerince, eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgelerinin, kentin gelişimine uygun olarak yeniden inşa ve restore edilmesi, konut alanları, ticaret alanları, turizm ve kültür alanları ve sosyal donatı alanları oluşturulması, deprem risklerine karşı tedbirler alınması veya kentin tarihi ve kültürel dokusunun  korunarak yenilenmesi “ olarak belirlenmiştir. Bu maddenin gerekçesinde de,madde metnini açıklayan fazla bir bilgi bulunmamaktadır. 

Görüldüğü gibi,bu taslaktaki kentsel dönüşüm:
a. Eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgelerinin
i. Yeniden yapılması
ii. Restore edilmesi,
b. Depreme karşı önlem alınması, eskimiş alanları depreme dayanıklılığının arttırılması,
c. Kentin kültürel mirasının korunarak yenilenmesi
olarak anlaşılmaktadır.

►Şehir Plancıları Odası, 1 Mart 2005 tarihinde TBMM’ye sunulan bu taslak hakkında şu görüşü geliştirmiştir:

1. Kentsel dönüşümü, sadece yasa dışı ya da yıpranmış yapıların yıkılarak daha yüksek yapılarla fiziksel olarak yenilenmesi olarak algılayan anlayış büyük sorunlar taşımaktadır.
2. Oysa nitelikli ve sağlıklı bir kentsel dönüşüm, ekonomik ve toplumsal boyutlari gözönüne alan, bir yerel kalkınma-uygarlasma projesi olarak ve rant odaklı değil kent ve kamu yararı odaklı bir çıkış noktası ile hayata geçirilmek durumundadır.
3.  Nasıl ve hangi kriterlere göre seçilecegi belirsiz, "eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgeleri"nin, daha sonra her türlü spekülasyona konu olabilecek biçimde "Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Bölgesi" ilan edilmesi yeni haksız kazançları beraberinde getirecektir.
4. Bu alanlar için daha önce verilmiş "Kentsel Sit Alanı" kararlarının gözardı edilmesi ve bunlara uygun yapılmış koruma amaçlı imar planlarının yok sayılması da, sitemin tümünde onarılamayacak boşluklar oluşturacaktır.

3. 2006 yılı nisan ayı sonlarında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Ankara büyükşehir Belediyesi ortaklığında hazırlandığı anlaşılan bir “DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI” Ankara’da konuyla ilgili kurumların eline geçmiştir. Daha sonra içeriğinin 22.06.2006 tarihinde TBMM’ye sunulan taslakla çok benzeştiği ortaya çıkmıştır.

4. 22.6.2006 tarihinde yine Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye sunulan yeni kanun tasarısının adı bu kez “DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN “ olarak geçmektedir. Bu yasanın amacı ilk madde’de şu sözcüklerle anlatılmıştır: “Bu kanunun amacı, imar planı bulunsun veya bulunmasın, kentsel kısal tüm alanlarda bilim, teknik, sanat ve saplık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere duyarlı yaşam çevrelerinin oluşturulması için veya fiziki köhneme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileştirme, tasfiye, yenileme ve gelişimini sağlmak üzere dönüşüm aşanlşarının tesbiti ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair her türlü iş ve işlemler” Madde gerekçesinde de daha ayrıntılı bir anlatım  yer almamaktadır.

Bu tasarıda “kültürel mirasın korunması “ yer almamakta, uygulama alanlarında (imarlı ve imarsız diyerek) sınırlama kalkmakta, “iyileştirme”, “tasfiye”, “yenileme” ve “dönüşüm” gibi,çok ayrıntılı açıklanması gereken ve birbirleriyle zor ilgi kurulabilecek kavramlar bir araya getirilmektedir.

Bu tasarının tanımlar, amaçlar ve kapsam gibi maddeleri iki değişik kurum tarafından irdelenmiş ve görüş geliştirilmiştir. Bunlardan ilki ODTÜ’de bir gurup öğretim üyesinin çalışması, diğeri ise bir gurup CHP’li milletvekilinin karşıoy yazısıdır.
► ODTÜ öğretim üyelerinden bir gurubun katılımıyla , Murat Balamir tarafından hazırlanan  bir rapor, 2006 yılında TBMM ne gönderilen tasarıyı irdelemiştir. Bu raporun yasa tasarısındaki tanımlara ilişkin irdelemesi şöyledir:

• Uygulamaları ‘sınır tanımaz’ ve ‘üst otorite tanımaz’ ölçülere taşıyan “İmar planı bulunsun veya bulunmasın” ibaresinin kaldırılarak bu planların da bir üst plana referansla hazırlanması zorunlu görülmelidir. Aynı nedenle “kentsel ve kırsal tüm alanlarda” ibaresi kaldırılmalıdır.
• Maddenin içerdiği Türkçe dil yanlışı giderilmeli; hedeflenenler tanımlanırken “afetlere ve kentsel risklere duyarlı” ibaresi yerine ‘kentsel risklere dirençli’ terimi kullanılmalıdır. Çünkü “risklere duyarlı” tanımlaması ‘risklerden daha kolay etkilenen ya da zarar gören’ anlamındadır.
• Dönüşüm yasasının yalnızca afete maruz ve yüksek risk gösteren alanlarda uygulanması, bu işlemlerin yalnızca fiziki değil, yaşam standardı ve koşullarının da geliştirilmesi amacıyla yerel katılım ve örgütlenmeleri gerçekleştirme, finans kaynakları sağlama amacının bulunduğu bu maddede belirlenmelidir. Bu görüşlerle maddenin aşağıdaki gibi bir hükme dönüştürülmesi yerinde görülebilir:

“Bu Kanunun amacı, afet riski taşıyan yerleşim alanlarında kamu yararı ilkeleri gözetilerek bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere dirençli, nitelikli yaşam çevrelerinin oluşturulması için sosyal ve ekonomik yerel kalkınma programlarıyla bütünleşmiş, iyileştirme, tasfiye, yenileme ve gelişimini sağlamak üzere dönüşüm alanlarının tespitine ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair finansman, sosyal yardım, yerel etkin katılım, yerel sahiplilik ve yerel ortaklık oluşumlarını da içeren her türlü iş ve işlemler ile ilke ve esasları belirlemektir.”

►İkinci belge, sonunda İzmir Milletvekili Erdal Karademir’in ismi olan “Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısının Tümü Hakkında Karşıoy Yazımızdır” başlığını taşımaktadır. Metinde tasarının tüm maddelerine ilişkin kıymetli değerlendirmeler vardır. Örneğin tasarının 1. maddesinde yer alan ve dönüşüm olgusunun “imar planı olsun veya olmasın kentsel ve kırsal tüm alanlarda” uygulanacağı hükmü karşısında , amacın sağlıksız, köhneleşmiş ve deprem riski taşıyan yapılar için düzenleme getirmek olduğu hatırlatılmış, mevcut düzenlemenin bunu çokçok aşarak tüm ülke topraklarını içermesinin anlaşılamadığı belirtilmiştir. Ayrıca taslağın 1. maddesinde yer alan “………fiziki köhneme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileştirilmesi ve tasfiyesi “ ile “………..şahsi hakların tesis ve devri, trampa da dahil mülkiyetin el değiştirilmesi..” söylemlerinin, gecekondu alanlarının adeta tekrar yağmalanarak kentsel rantın acımasız hedefi haline geleceği ifade edilmiştir.
5.Mart 2009 ‘da yine Hükümet tarafından getirilen ve DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI “ başlığını taşıyan metin ilgili TBMM komisyonunda görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Bu yasanın amacı 1. madde’de: “…………imar planı bulunsun veya bulunmasın kentsel ve kırsal tüm alanlarda bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere dayanıklı yaşam çevrelerinin oluşturulması için veya fiziki köhneme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanların iyileştirme, tasfiye, yenileme ve gelişimini sağlamak üzere dönüşüm alanlarının tespitine ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair her türlü iş ve işlemler ile ilke ve esasları belirlemek.” olarak verilmektedir.

Yasanın 3. maddesinde ise şu tanımlar yer almaktadır.
a) Dönüşüm alanı: Bu Kanunun öngördüğü amaçları gerçekleştirmek üzere sınırları idare meclisince re’sen belirlenen alanı,
b) Dönüşüm amaçlı imar planı: Dönüşüm alanı sınırları içinde, bu Kanuna uygun olarak hazırlanıp, idare meclisince onaylanan nazım ve uygulama imar planlarını,
c) Dönüşüm amaçlı parselasyon planı: Bu Kanuna, Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununa ve dönüşüm amaçlı uygulama imar planına göre idarece hazırlanan, ilan yerlerinde askıya çıkarılarak otuz günlük askı süresi sonrasında itirazlar da değerlendirilerek idare encümenince re’sen onaylandıktan sonra tescili gerçekleştirilen, muhtarlıklarda ve idarece belirlenen ilan yerlerinde askıya çıkarılmak suretiyle maliklerine tebliğ olunan ve yapı ruhsatına esas olan parselasyon planını anlatır.

Görüldüğü gibi, bu tasarıyla planlama terminolojimize 3 yeni tanım daha katılmıştır. Ancak örneğin, “Dönüşüm Amaçlı İmar Planı” nın hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslar ile, bu yeni plan türünün planlama hiyerarşisindeki yeri ve diğer planlarla nasıl ilişkilendirileceği konusunda herhangi bir yaklaşım görülmemektedir.
6. Sadece dönüşüme ilişkin mevzuat hazırlamak yerine, başka bir mevzuatta bu yönde değişiklik yapmak da siyasal iktidarın sıkça başvurduğu bir yol olmuştur. “5393 SAYILI BELEDİYE KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ”ndeki 73.maddenin birinci fıkrasında yapılmak istenilen düzenleme bunun bir göstergesidir. Bu düzenleme, 2009 yılı Aralık ayı boyunca TBMM’nin ilgili komisyonlarında görüşülmüş , daha sonra Hükümetçe geri çekilmiştir. Böyle olsa bile, kentsel dönüşüm konusuna siyasi erkin bakış açısını ve beklentilerini sergilemesi bakımından önem taşımaktadır.

Öneriye göre, “Belediye, planlı veya plansız, yapılaşmış veya boş alanlarda kentin değişimine ve gelişimine uygun olarak; toplumsal, fiziksel ve çevre koşullarının kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirilmesi amacıyla konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları , rekreasyon alanları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak ,veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak, eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir”. Önerinin gerekçesinde ,maddenin mevcut yazımının açık olmamasından dolayı Belediyelerce “belediyeler kentsel dönüşüm projelerini, sadece kentlerin eskiyen ve yeniden geliştirilmesine ihtiyaç duyulan kesimleri ile korunması gereken tarihi ve kültürel dokusunda uygulayabilirler “ olarak algılandığı, oysa kentsel değişim projelerinin sadece bu alanlarla sınırlı tutulmayıp tüm kentte uygulanabilmesi yer almaktadır.

Görüldüğü gibi bu inandırıcı bir gerekçe değildir, bilim dışı, kamu zararına bir takım eylemleri meşru kılmanın yolunu açmaya çalışan bir cümledir. TMMOB Mimarlar Odası yayınladığı bir basın bildirisi ile konuyu irdelemiş ve amacın planlı kentleşme değil keyfi rant alanları yaratma olduğunu kamu oyu ile paylaşmıştır.

7.Bir diğer yasal düzenleme girişimi, “DÖNÜŞÜM ALANLARI HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI” adı altında Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca hazırlanan ve 15.01.2010 tarihinde Başbakanlığa iletilen metinle gerçekleştirilmiştir. Bu tasarının amacı 1. maddesinde “planlı veya plansız; afet tehlike ve riski altındaki alanlarda, kentsel ve teknolojik risk alanları, fiziki, ekonomik ve sosyal çöküntü alanları, sosyal ve teknik altyapının yetersiz olduğu alanlar ile özgün kimliğin korunarak niteliğinin geliştirilmesi amaçlanan alanlarda; fen ve sanat kurallarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini oluşturmak, yerel sosyal ve kültürel gelişme ile sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı temin etmek üzere, iyileştirme, tasfiye ve yenilemede bulunulacak olan dönüşüm alanlarının tespitine ve dönüşümün gerçekleştirilmesine dair her türlü iş ve işlemler ile ilke ve esasları belirlemek”olarak verilmiştir.

Bu tasarı da Mart 2009’da hazırlanan tasarıda da yer alan “Dönüşüm amaçlı imar planı” nı içermektedir. Tasarı bu planı “mevcut duruma ilişkin etüt, araştırma ve analizler ile nüfus, yoğunluk, yapılaşma ve arazi kullanım kararları, toplanma alanları, tahliye koridorları, tasfiye ve yenileme alanları, farklı uygulama araçlarına tabi tutulacak alanlar gibi her türlü kararları açıklayıcı şema, program, belge ve diğer çalışmaları ihtiva eden raporu ile bir bütün olarak hazırlanır.”şeklinde tanımlamıştır.
 
8. Aslında Ülkemizde alan ölçeğinde uygulanan ve mevcut bir doğayı ya da yapılaşmış çevreyi daha değişik bir çevreye dönüştürmeyi amaçlayan ve bir kısmı tamamlanmış projeler bulunmaktadır. Ankara’da Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Vadisi projeleri, kentin çeperlerinde geliştirilen Göksu Park, Harikalar Diyarı vb.açık alan projeleri büyük konut projeleri ile bütünleşmiştir.Ancak uzmanlar bunların gerçekte dönüşüm projeleri olmadığını, bir kentsel alandaki kullanım biçimini değiştirmeyen, aynı kullanımla yenilenmesini veya rehabilite edilmesini öngören bu projelerin “Kentsel İyileştirme” veya “Kentsel Yenileme” projeleri olarak tanımlanmaları gerektiğini söylemektedirler. 

“Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi” ise ilk kez bir  kanunla  ele alınması nedeniyle ayrıca irdelenmesi gereken bir olgudur. Projenin amacı “kuzey Ankara girişi ve çevresini kapsayan alanlarda kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde fiziksel durumun ve çevre görüntüsünün geliştirilmesi, güzelleştirilmesi ve daha sağlıklı bir yerleşim düzeni sağlanması ile kentsel yaşam düzeyinin yükseltilmesi “ olarak tanımlanmaktadır. 

YASA TASLAKLARINDA KENTSEL DÖNÜŞÜMDEN BEKLENENLER

Yukarıda sıralanan taslakların amaç ve tanımları içeren maddeleri beli başlıklar altında bütünleştirildiğinde, benimsenen kentsel dönüşüm stratejisi ortaya çıkmaktadır:

1. Kentsel Dönüşümü Gerekli Kılan Nedenler Nelerdir?
Yapılan analizde aşağıda sıralanan konuların yasa taslaklarının gerekçeleri olduğu görülmüştür.
• Ulaşım, oluşum ve gelişim açısından kentin işlevsel ve yaşamsal standartlarını oluşturan bazı şehir merkezleri, tarihsel süreç içerisinde, sosyal ve kültürel doku açısından zarar görmüştür, bu dokular gerekli işlevsel ve yaşamsal standartlara kavuşturulmalıdır,
• Kent ve kasabalarımız özelliklerini kaybetmiştir,
• Kent ve kasabalarımız çöküntü alanları haline gelmiştir,
• Yeni koşullar şehrin ve şehirlinin can ve mal güvenliğini olumsuz etkileyip tehdit eder bir duruma gelmiştir.
 
2. Kentsel Dönüşümden Ne Beklenmektedir ?
• Tüm yerleşim alanlarının, bilim, teknik ve sanat kurallarına uygun sürdürülebilir gelişmesi sağlanmalıdır,
• Sağlıklı ve güvenli yaşam çevreleri oluşmalıdır,
• Kentin tarihi ve kültürel dokusu  korunarak yenilenmelidir,
• Kentler afetlere (özellikle depremlere) duyarlı kılınmalıdır,
• Kentler kentsel standartlara uygun olarak kullanılmalıdır,
• Kentlerin yıpranmış ve eskimiş kesimlerinin kente, kentliye ve ekonomiye kazandırılması gerekmektedir.
• Fiziki köhneme ve sosyal ve teknik altyapının yetersiz ve niteliksiz olduğu alanlarda, “iyileştirme”, “tasfiye”, “yenilenme” ve “gelişme” sağlanmalıdır.
• Kentlerin yıpranmış, köhnemiş, eskimiş ve özelliğini kaybetmiş bölümleri kentin gelişimine uygun olarak geçmişten gelen özellikleri ve mevcut kültürel miras değerleri de göz önüne alınarak:
i. Onarılmalı ve yeniden inşa edilmeli,
ii. Böylece yeni konut alanları, ticaret alanları, turizm ve kültür alanları, sosyal donatı gibi alanlar oluşturulmalı,

3. Kentsel Dönüşüm Süreçlerinde Hangi Araçların Kullanılması Öngörülmektedir ?
• Kentlerin kentsel standartlara uygun olarak kullanılması amacıyla, “İyileştirme”,”Tasfiye” ve “Yenilenme” programları oluşturulmalıdır,
• İlgili idare eliyle yeni yerleşim ve gelişim alanları açılmalıdır,
• Ucuz yapı ve arsa üretilmelidir,
• Toplumsal katılıma dayalı düzenleme ilke ve esasları ile bunlara ilişkin uygulama yöntemleri belirlenmelidir,
• Dönüşüm projelerinde teknik, sanat ve sağlık kuralları gözetilmelidir,
• Afet riski taşıyan yerleşim alanlarında kamu yararı ilkeleri gözetilerek bilim, teknik, sanat ve sağlık kurallarına uygun olarak, afetlere ve kentsel risklere dirençli yaşam çevreleri oluşturmalıdır,
• Dönüşümün gerçekleştirilmesine dair finansman, sosyal yardım, yerel etkin katılım, yerel sahiplilik ve yerel ortaklık oluşumları belirlenmelidir.

4.Hangi Alanlarda Kentsel Dönüşüm Yapılabilir ?
Özellikle 2009 ve 2010 yılında hazırlanan yasa taslakları, kentsel dönüşüm uygulamalarına mekansal bir kısıt getirmemiştir. Hatta son taslak “planlı  veya plansız”, “imarlı ya da imarsız” ölçütlerini getirerek boş alanlarda dahi kentsel dönüşüm projesine olanak sağlamaktadır.

Bunun dışında değişik taslaklarda şu alanlarda kentsel dönüşüm uygulanmasının yapılabileceği öngörülmüştür:
• afet tehlike ve riski altındaki alanlarda,
• kentsel ve teknolojik risk alanlarında,
• fiziki, ekonomik ve sosyal çöküntü alanlarında,
• sosyal ve teknik altyapının yetersiz olduğu alanlarda,
• özgün kimliğin korunarak niteliğinin geliştirilmesi amaçlanan alanlarda;

YASA TASLAKLARININ İRDELENMESİ

Yasa taslaklarında öngörülen hususlar,sık sık vurgulandığı gibi sağlıklı ve güvenli bir yaşam çevresi oluşturmayı mı öngörmektedir ? Her zaman olabileceği gibi, bu önerilerin de kabul edilemez yönleri varmı dır? Önerilerin bir bölümü, kent sakinlerini yoksayan ve yenirantlar oluşturan politikalar mı içermektedir ? Bu soruların tümüne değil ama bir bölümüne değişik kişi ve kurumlar tarafından verilen yanıtlar , madalyonun her iki yüzünün de anlaşılması bakımından önem taşımaktadır.

İlk irdeleme Murat Balamir tarafından yapılmıştır:  Balamir bu irdelemesinde kentsel yenileme sözcüğünü kullanmaktadır. Ancak önerileri kentsel dönüşümü de kapsadığını anlatmaktadır:

• Kamu müdahalesi, yalnızca olası afet bölgelerinde ve kamu yararı için öngörülmelidir.
• Kentsel “dönüşüm”, yalnızca fiziki yenileme biçiminde değil, kapsamlı bir yerel kalkınma programı olarak tanımlanmalıdır.
• Kentsel yenileme girişimleri, mevcut aşırı çirkin kentsel yapı ve çevreleri yeniden üretmekten kaçınıp, tarih-kültür,yerel ve estetik değerlere sahip çıkılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.
• Kentsel yenileme uygulamalarında yerel toplumun kendisi harekete geçirilmelidir.Bu etkinlikler sadece kamu eliyle gerçekleştirilir nitelikte olmamalıdır.
• Kentsel yenileme uygulamalarında yerleşik topluluk başka alana gönderilmemelidir.
• Yenileme eylemleri öz kaynaklarla gerçekleştirilmelidir
• Aynı alanda kamu yararının gerektirmesi halinde değişik dönüşüm ve yenileme araçları kullanılabilir.

TMMOB Mimarlar Odası, 2009 yılında gündeme gelen Dönüşüm Yasa tasarısına yönelik basın açıklamasında şu hususlara değinmiştir:

Dünyada genel anlamda “kentsel yenileme” olarak bilinen ve sürdürülen uygulamaların temel amaçlarını belirlerken, ülkemiz için öncelikli gerekçenin “doğal afetler” olması gerektiği unutulmamalıdır. İkinci önemli amaç ise, son 50-60 yıl içindeki, ihtiyaçların ötesinde gerçekleşen kentsel büyümelerden doğmuş çevresel ve hatta sosyal tahribatların giderilmesidir. Kentsel dönüşümde ülkemiz için üçüncü bir gerekçe ise yerleşim alanlarımızdaki mimari niteliğin yükseltilmesi; kentlerimizin kimliklerini kaybederek piyasa koşulları içinde niteliksiz çevrelerle donatılmasına karşı temelde bir “kültür davası” olarak mimari karakterlerin yeniden sağlanmasıdır.

Oysa halen TMMB Komisyonlarında görüşülmekte olan “Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı” yukarıda sergilediğimiz temel yaklaşımlar ışığında incelendiğinde, şu olumsuzlukları içerdiği saptanmıştır:

1.  Örtülü İmar Affı Geliyor:
2. Kamusal Denetim Gözardı Ediliyor:
3. Yetkilerin keyfi kullanımına bir kez daha olanak sağlanıyor:
4.  bilime ve kamu yararına aykırı kullanım kararları arttırılıyor:
5. Yerel demokrasi adına çıkarlar kollanıyor:
6. Halka ait kamusal güç özel girişimlere terk ediliyor:
7. Yatırımcılara ayrıcalıklı koşullar öngörülüyor:
8. Kentsel dönüşüm her koşulda uygulanabilecek bir çözüm olarak tanıtılıyor.

TMMOB Şehir Plancıları Odasının bu alandaki görüşleri ODTÜ Mimarlık Fakültesinde yapılan bir toplantı sonuçları üzerine kurgulanmıştır . ŞPO özetle şu hususlara değinmektedir:

• Kentsel Dönüşüm imar affı değildir, içereceği düzenlemeler kentin yeniden yapılandırılmasına yönelik olmalıdır.
• Kenti yeniden yapılandırmak, mevzuat ve planlama açısından bütünselliği zorunlu kılar. Bu kapsamda kentsel dönüşüm ülkenin genel planlama, imar ve şehirleşme mevzuatının konularından birisidir, ilgi alanına dair kapsamlı ve bütüncül bir planlamanın parçasıdır.
• Kentsel Dönüşüm, planlama, programlama,projelendirme ve parasal konulara dair süreç, çözüm ve uygulama araçları ile bir bütün olarak ele alınmalıdır.
• Dönüşüm bir rant paylaşım aracı olmamalıdır. Yaratılan rantın kamuya dönüşü sağlanmalıdır. Bu kapsamda dönüşüme konu alan sakinlerinin sosyal açıdan zarara uğramaması en önemli hedeflerden birisi olmalıdır.
• Dönüşüme konu alanlarda yaşayan ve yaşayacakların sahip çıkmasına yönelik süreç geliştirilmeksizin başarılı planlama ve projelendirme ve uygulama olamayacağı bilinmelidir.
• Yaşam mekanlarının savunusu ve aktörlerin rolü üzerine bir dil geliştirmelidir.
• İmar planlama mantığından kurtulup kapsamlı planlamaya kavuşma, planlamaya yeni bir yaklaşım kazandırma fırsatı yaratılmalıdır.

SON GELİŞMELER : KENTGES

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen, 2009 yılı içine yayılmış etkinliklerle sürdürülen ve 2010 Mart ayında yapılan bir dizi atölye çalışması ile sonlanan Kentleşme Şurası’nın 10 ana tartışma konusundan bir tanesi “KENTSEL DÖNÜŞÜM, KONUT VE ARSA POLTİKALARI “ adını taşımaktaydı. Kentleşmenin her yönünün tartışıldığı ve güncel bilgileri içeren Şura çalışmalarının bu bölümüne ilişkin bilgi vermek yararlı olacaktır. 

Türkiye’de kentsel dönüşüm olgusuna ilişkin olarak yapılan güçlülük / zayıflık analizinde, sağlıksız kent parçalarının dönüşüm vasıtasıyla iyileştirilmesi, yenilenmesi ; nitelikli çevreler yaratılabilmesi; dönüşüm alanlarının genellikle ekonomik potansiyele sahip olması; kamunun dönüşüm olgusuna ilgisi; farklı bilimsel modellerin varlığı; kamu/özel sektör ortaklığına izin vermesi dönüşümün güçlü yönleri; mülkiyet sorunları; mevcut uygulamaların parçacıl olması; toplumun en alt gelir gurubunun seçilmesi; nitelik kaygısı yaşanmaması, uygulamaların müteahhit mantığı ile yürütülmesi dönüşümün zayıf yönleri olarak belirlenmiştir.

Komisyon, giderilmesi gereken sorunları da saptamıştır. Buna göre:
• Yerel yönetimler ve bazı idareler tarafından gerçekleştirilen bazı kentsel dönüşüm uygulamalarında kentsel rantın oluşmaya başlaması,
• Konunun sosyal ve çevresel boyutlarının yeterince ele alınmaması,
• Daha önce bu alanlarda yaşayanların, yeni koşullar karşısında güçsüz kalması,
• Yeni gelişim sonucu ortaya çıkan mekansal kimlik sorunu,
• Mahalle sakinlerinin uygulamaya güvenmemesi nedeniyle başvurmaması,
• Finansman sorunları
• Yeni planlama araçları geliştirilmesi zorunluluğu halen uygulanmakta olan projelerde sorun olarak görülmüştür.

Komisyon, kentsel dönüşüme ilişkin stratejileri ise şöyle belirlemiştir:
• Dönüşüm türlerinin tanımlanması,
• Kentsel dönüşüm mevzuatının ilgili yasalarla uyumlaştırılması,
• Hak sahiplerinin sürece katılımının sağlanması,
• Dönüşüm kararı verilme sürecinin ilgili toplum kesimleriyle paylaşılması,
• Projelerin beklentilere cevap vermesi,
• Kentsel dönüşüm projelerinin çevresel politikalarla uyumlu hale getirilmesi,
• Proje alanı seçimi, proje üretimi ve uygulama aşamalarındaki ölçüt ve ilkelerin belirlenmesi,
• Kentsel dönüşüm projeleri için ekonomik kalkınma modelleri geliştirilmesi.

Görüldüğü gibi,henüz yeterli mevzuat alt yapısına kavuşmamış, örnekleri çok az, çoğunlukla belediyelerin ve TOKİ’nin inisyatifine bırakılmış bir olgunun gelişmesi için önemli çalışmalar yapılması gerekmektedir.

SONSÖZ

Görüldüğü gibi son 6 yıl içinde değişik formatlarda ve koşullarda kamuoyu ile buluşan, bazıları TBMM’nin ilgili komisyonlarında görüşülürken geri çekilen, bu yönüyle birer “ciddiyet abidesi (!) olan yasa taslak ve tasarılarının sadece amaç ve tanım maddelerinin irdelenmesi dahi, sorunun boyutlarını ortaya koymaktadır. Bu noktada akla gelen iki soru, sanırım bu söylemi doğru bitirmeyi sağlayacaktır:

1. Birçok taslakta geçen “iyileştirme”, “tasfiye”, “yenileme” sözcükleri, doğru, bilimsel ve kamu yararına tanımlanmadıkları ve altları doldurulmadığı halde her şeyi “meşru” göstermek için mi gündeme getirilmişlerdir ? Örneğin iyileştirme /tasfiye ilişkisi (hem de iyileştirmenin lehine) doğru tanımlanmadığı takdirde, birçok dönüşüm eyleminin “”tasfiye” ağırlıklı olmayacağı nasıl garanti edilebilir ?

2. Yine birçok taslakta taşınmaz doğal ve kültürel mirasın korunmasına ilişkin (kimileri oldukça kapsamlı) hükümler yer almakta, öneriler yeni örgütlenme oluşturmaya kadar gidebilmektedir. Dönüşüm yasasını neredeyse “sektörel ve yerel koruma yasası” olmaya yönelten bu anlayış 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma yasasındaki hükümleri, yaklaşımları ve organları yetersiz mi görmektedir.?  Koruma sektörünün en önemli sorunlarının başında ilgili mevzuatın bir “kaos” yaratacak kadar karmaşıklığı ve değişik kamu organlarının koruma alanında yetkili kılınması ya da kendilerini yetkili sanmaları gelmektedir. Koruma hemen her taslakta yer aldığına göre, bu kaos ortamında “korumama” mı yeğlenecektir ?

Sonuç olarak, bir dönüşüm olgusuna ve bunun usul ve esaslarının belirleneceği bir yasal düzenlemeye gerek olduğuna itiraz eden yoktur. İtirazlar yasal metinlerin oluşumunda izlenen yönteme ve sonuç ürünün belirlenmesinde  etkili olduğu düşünülen kaygı verici yaklaşımlaradır. Kentsel dönüşüm için gerekli olan yasal düzenlemelerin yapılmasında izlenen bu istikrarsız, çelişkili ve günün popüler söylemleri ile değişebilen davranışların, mekana ilişkin diğer mevzuatın hazırlanmasında da geçerli olması halinde, zaten mevzuat kaosunun yaşandığı bu alanın daha da içinden çıkılmaz bir boyuta sürükleneceği açıktır.